Beldemizin Tarihçesi

Beldemizin Tarihçesi

27.11.2020 214

PERŞEMBE BELDEMİZ / TARİHÇEMİZ 


         Perşembe beldesi; Zonguldak, Çaycuma'ya bağlı beldedir. Hacıkadı mahallesi, Sarıkadı mahallesi, Merkez mahallesi, Kececioğlu ve Yenimahalle olmak üzere beş mahalleden oluşur. Beldenin 400 yıllık bir geçmişinin olduğu tahmin ediliyor. Osmanlı Padişahlarından olan II.Mahmut (1808-1839) dönemindeki belgelere göre Zonguldak yöresi Bolu Sancağına bağlıydı. Ancak 16. yüzyıldan beri sancakları, sancak beyleri yerine voyvodalar(yerli derebeyleri) yönetiyordu. Zonguldak yöresinde de voyvodaların yoğun baskıları vardı. Özellikle Bartın, Devrek ve Perşembe yöresindeki voyvodalar halka zulüm etmekteydi. Bunun üzerine II. Mahmut, İbrahim Paşayı Bolu Mutasarrıflığına (sancak beyliğine) atadı. İbrahim Paşa aldığı önlemlerle yöredeki güvenliği sağladı.
1947 yılında dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Emin Erişirgil, Çaycuma'ya uğrar. Çaycuma'da yurttaşların hayvan hırsızlığı, hayvan zehirleme, cinayet, kız kaçırma, soygun, samanlık ve otluk yakma gibi olaylardan şikayetçi olduklarına tanık olur ve Türkiye'nin hiçbir yöresinde benzeri olmayan bu olaylar ilgisini çeker. Bir yıl sonra 1948'de kabine değişliğinde İçişleri Bakanı olan Erişirgil, Çaycuma'nın özellikle Perşembe yöresinden gelen cinayet, yangın vs. gibi olayların önü alınamayınca olayların kökenini araştırmak ve köklü çözüm bulmak için ayrıntılı bilgi ister.
        

Yapılan araştırmada Kafkasya göçmenlerinin ve 400 yıl kadar önce Urfa, Mardin, Yozgat dolaylarından gelen göçebe yörüklerin özellikle Perşembe yöresine yerleştikleri anlaşılmış ve olaylar ve geçimsizlikler bu heterojen yapıya bağlanmıştır. Hatta dolayısıyla yalnızca Perşembe yöresiyle sınırlı olmak üzere sıkıyönetim ilân edilmesi Bakanlar Kurulunda gündeme gelmiştir.
Nüfus

Çaycuma beldeleri arasında nüfus yoğunluğu bakımdan en kalabalık yerleşim yeri Perşembe'dir. 2000 yılı nüfus sayımına göre Perşembe'nin 24 köyü ile birlikte toplam nüfusu 26000, Perşembe'nin merkez nüfusu 2650'dir. Çaycuma'nın beldeleri arasında nüfus yoğunluğu bakımından en kalabalık bölge Perşembe bölgesidir.
Çevre köy halkı (Velioğlu, Basat, Dayva, Gökçe Torlaklar, Gökçebey ilçesi Dağdemirciler köyü, Kozcağız Beldesi, Ellibaş vb.) köylerin çok dağınık ve 2-3 saatlik yürüme mesafesinden olmasına rağmen, eskiden Hacıkadı'nın daha büyük bir merkez olması nedenilye, pazar kurulduğunda perşembe günleri beldeye gelirlerdi. 1970-1980 yıllarında nüfusun perşembe günleri 20,000' e kadar çıktığı söylenir. Ama daha sonra işsizlik sebepli göç yüzünden nüfus azalmıştır..

Perşembe'nin adını Perşembe günleri kurulan pazardan aldığı ve kuruluşundan beri beldede pazar kurulduğu tahmin edilmektedir.
Perşembe beldesinin merkez muhtarlığı 'Hacıkadı' adının nereden geldiğinin bilinmemekle birlikte, kadıların bu bölgedeki medresede görev almasıyla, belki de kadılardan birinin hacca gitmiş olabileceğinden ismin verilmiş olabileceği sanılıyor.

         Hacıkadı muhtarlığında şimdiki İlkokul binasının bulunduğu yerde bir medrese vardı. Kızlar ve erkekler 1930'larda 3 yıllık ilkokula giderlerdi. Daha sonra eğitim beş yıla çıkarılmış. Medresenin bölgeye imam, hafız, müftü gibi din adamları yetiştirdiği ve medreseyi Osmanlı döneminde kadılar yönettiği de söyleniyor.

         Hasan ATAMAN'ın Çaycuma adlı kitabında, merhum Mustafa ZEREN ile yaptığı söyleşide, Zeren dedesinin geçimini sağlamak için pazar satıcılığı yaptığını, o tarihlerde (1890'larda) Koramanlar sınırı içinde Eski Pazar mevkiinde kurulan pazar tezgahını açtığını anlatır.
Zeren'in dedesi tezgahını bırakıp öğle namazına camiye gider, döndüğünde iki kuşaktan birinin orada olmaması üzerine hemen o zamanki "kadı"ya ulaşır. O tarihin kadısı Topal Osman'dır. Topal Osman, hemen pazarın çıkış yollarını tutturur. Pazardaki bütün kuşaklı insanlar toplanır Topal Osman'ın huzuruna getirilir. Mustafa Zeren'in dedesi ile birlikte kayıp kuşağı bulur. Kişinin komisyonca çaldığı tespit olunur. Sonra komisyonca verilen karar çığırtkan tarafından sokaklarda halka duyurulur. Örnek, yüz değnek vurulacak, iki saat meydanda asılı kalacak diye. Bu kararın uygunlandığına Mustafa Zeren'e, dedesi şahit olduğunu söylemiş.
Pazar yeri O zamanlar Koramanlar Köyü sınırları içinde Eski Pazar mevkiinde kurulurdu. Hacıkadıoğlu'nun ileri geleni Hacıkadıoğluları'ndan Kırkır Mehmet lakaplı Mehmet Özyurt ve diğer ileri gelenler devlet protokolünde ağır bastığından pazar yeri Hacıkadı'ya yani Perşembe'ye getirilmiştir (O tarihte Hacıkadı Köyü Devrek ilçesine bağlı idi ve hatta bazı insanlarımızın, Satılmış Danışman gibi, nüfus cüzdanlarında doğum yerinin Çaycuma değil, Devrek yazılı olduğu görülmektedir.) 1880-1900 yıllarında Devrek İlçesi, Bolu'ya bağlıydı. Hayvan pazarının gelmesinin pazar yerinin gelmesi ile aynı olduğunu büyüklerimiz (Tahsildar Hakkı Özyurt ile Derebeyi Osman Katırcı) teyit ediyorlar. O tarihlerde hayvan pazarı şimdiki Atatürk büstünün olduğu yerde, Belediye Parkı'nda idi.
Pazar geldikten sonra Sazak denilen alan (futbol sahasının, küçük sanayi sitesinin olduğu yer) Hacıkadılılar tarafından sürülüyor. Buna o zamanlar muhtar olan Mustafa Özyurt (Kavas)kızıyor. Ertesi gün Çaycuma'ya Mal Müdürünün yanına gidiyor, orayı sürenleri şikayet ediyor. Daha sonra o yerin satışını istiyor. Yer satılığa çıkıyor. Burayı Bartınlı Menteşler alıyor. Menteşler bir gün Boyacıoğlu Köyü'nden ve Helvacılar Köyü'nden işçiler bulup oraya fabrika gibi bir şeyler inşa etmeye çalışıyorlar. Bu durumu haber alan Hacıkadılılar bir araya gelerek (toplu halde) Sazak'a geliyorlar. Onların bu yeri terketmelerini istiyorlar. İleri-geri münakaşalar yapılıyor. Sonunda iş kavgaya dönüşüyor ve sonuçta Hacıkadı oğulları Bartın'lı Menteşleri oradan bir daha gelmemek üzere gönderiyorlar. (Kaynak: Tahsildar Hakkı Özyurt)
Bu çevrede, yörede, bölgede (40 yaşından büyük olanların bildiği) Perşembe'ye ticaret amaçla gelen esnafların "içti mi tadına doyamayacağı" karşılığında her daim hatırlanan Pirice suyu Perşembe'nin âdeta simgesidir. Derebeyi Osman KATIRCI "pirice" sözünün "pirimce" sözünden geldiğini söyler. Pirimce, "Benim istediğim gibi su" anlamındadır. O zamanlar bir boy olmasına rağmen bütün Hacıkadı ve çevre köylerine yeten suydu. Perşembe günleri pazar kurulduğunda içmeye doyamadığı bu pirice suyu artık eski özelliğini korumasa da Perşembe denildiğinde en çok konuşulan konuların başında gelir. Bir diğer söylenti; 500-600 yıl önce burada Rumlar yaşarmış. Olduğumuz yerlere pirinç ekerlermiş. "Pirice"nin olduğu yerde bir boyluk kuyu varmış. Pirinç tarlalarının orta yerinde olduğu için zamanla bu su(pirinçten dolayı)"pirice suyu" adını almıştır.
Hacıkadı Köyü'nde 1930-1940 yıllar da yalnızca kahveci Kemal ÖZYURT'un, Topal Beşir'in, Dodor Osman'ın, Satıbeyin [Hayri Özyurt (Arap Hayri'nin) babası)] ve Remzi Akça'nın(Kara Remzi) evleri vardı. Evler, zamanla yukarı mahalle dediğimiz Hacıkadı mahallesinden merkeze doğru indiler. O zamanlar yalnızca Cemil ÖZYURT'un dükkânının önüne ağaçlardan oturma yerleri yapılmış. İnsanlarımız burada oturur, eğlenir ve sohbet ederlermiş. Bu sohbetler bayağı da neşeli geçermiş. 1940'larda şimdiki Aslan ÖZYURT'un evi ile Kasap Bayram'ın (Kaymakyemez) olduğu bina arasında "Halkevi" yapılmıştı.
Halkevleri: 19 şubat 1932'de halkın eğitimine ve kültürel gelişimine yardımcı olmak amacıyla (Büyük Önder ATATÜRK'ün düşüncesi olarak) kuruldu. Atatürk bu teşkilatın faaliyete geçişi nedeniyle amacını şöyle açıkladı: "Gençlik, gelişen ve yetiştiren bir çalışmanın içerisinde yaşatılmalıdır. Millet; şuurlu, birbirini anlayan, birbirini seven, ideale bağlı bir halk kitlesi halinde teşkilatlandırılmalıdır. En kuvvetli ders vasıtalarına ve yetişkin muallim ordularına malik olmak kâfi değildir. Halkı yetiştirmek, halkı bir kitle haline getirmek için ayrıca milli halk mesaisinin tanzimini ihmal etmemeliyiz." O halkevi önce "nahiye" binası olarak kullanıldı, sonrasında iki bölüm halinde bir tarafı hoca evi olarak kullanıldı. (Hafız Kemal Kavak burada kaldı.) Diğer tarafı Postahane olarak 1960 başlarına kadar kullanılmıştır. (Postahane daha sonra sırasıyla şu anki kasap Emrullah ÇELEBİ'nin olduğu yerde ve daha sonra belediye binasının altında eski "Dispanser"in olduğu yerde halkımıza hizmet vermişti.) Yine 1940'larda Yukarı Mahalle Camisi'nin olduğu yerde "Köy Konağı" vardı. Köy odası olarak da kullanılırdı. Burası ÖZYURT'lara aitti. Her sülalenin kendine ait bir köy odası bulunurdu. Bu köy odaların da köye gelen misafirler ağırlanır. Sırasıyla yemek getirirlerdi.
Şimdiki bankanın olduğu yerde cami ve caminin önünde çeşmesi bulunurdu. Perşembe'de su oldukça boldu. Perşembe minibüs duraklarının olduğu yerde camiye doğru büyük bir çeşme vardı. Belediye araçlarının olduğu yere de kuyu (Karaboğar denirdi) ve çeşme vardı. Bu çeşmeler de halkın, hayvanların su ihtiyacını ve ekin yıkama gibi ihtiyaçlarını görürdü. 1940'larda "Karakol" merhum Nuri ÖZYURT'un evinin hemen önündeydi. İki katlı idi. (Bu karakol daha önce Lütfiye ALBAY'ın binasının olduğu yerdeydi.) Cumhuriyet kurulduktan sonra iki katlı bu bina devlet tarafından yapılmıştı. Bu bina da Hacıkadı İlkokulu'na okumak için çevre köylerden gelen öğrenciler kalırdı. Devlet bu öğrencilerin her türlü barınma ihtiyaçlarını karşılardı. Bu durumun tahminen 1924'lerden 1935'lere kadar sürdüğü söylenir. 1940-1950 arası Hacıkadı Köyü'nde bir araba vardı. O araba Çaycumalı, Köylü Mustafa'nındı. (Mustafa CENGİZ) Köylü Mustafa Beycuma kökenlidir. O arabayı oğlu Aytekin CENGİZ kullanırdı. Araba Chevrole marka kamyon idi. Kamyon kasasına oturaklar koyarak yolcu taşınırdı. Kamyon üzeri brandayla örtülerek insanlarımız yağmur ve soğuklardan korunurdu. Aytekin CENGİZ, fen bilgisi öğretmenimiz Elif CENGİZ'in babası ve aynı zamanda merhum Muharrem BOSTANCI'nın damadıdır. Hacıkadı Köyü'nün yaylasını öğrendiğim de kendi kendime "Bizim yaylamızda mı varmış?" dedim, hayretle! Hacıkadı Köyü'nün yaylası, Hacıosmanlar Köyü'nün tepesindedir. 1950'lerde orman kanunu çıkıncaya kadar insanlarımız devamlı bu yaylaya gidip gelmişlerdir. Bu yaylaya gitmek için saatlerce yürürlermiş veya at sırtında giderlermiş. Buraya gitmek için Muslubaşoğlu, Kızılbel, Kütükçüoğlu, Demircioğlu ve Pazarlıoğlu Köylerini takip ederek yaylaya ulaşırlarmış. Hacıkadı (Perşembe) 1959 yılında "nahiye" olmuştur. İlk nahiye müdürü Amasralı Mustafa CENGİZ'dir. Sonrasında 1961-1962 yılında Kürt Müdür lakaplı Erzincan-Kemah'lı Hulisi IŞILDAK tır. Hulisi Beyin çok çalışkan olduğu ve hatta o zamanda köyün foseptik çukurları ile çok uğraştığı, kanallar açarak pisliklerin büzler içerisinde gitmesini sağladığı yaşayanlar tarafından söyleniyor. Son olarak beldemizde Nazım AKMAN "nahiye" müdürü (1962-1963) olarak görev yapmıştır. Bu yıllarda yaşayan insanlarımız geçim kaynağı olarak madene giderlerdi. Çiftçilikle ve hayvancılıkla uğraşırlardı. Hacıkadı Köyü'nün çamuru meşhurdur. O zamanlarda taşlı yollar olmadığından, yağmurlu havalarda toprak balçık gibi çamur olurdu. Toprağımız killi olduğundan ayakkabımıza yapışıp kalır, yıkamadıktan sonra çıkmazdı. İbrahim YILDIZ öğretmen yağmurlu havalarda yürürken seyrek olan taşlara basabilmek için cambazlık yaptığını söyler; hatta bir gün okuldan çarşıya giderken taşlara basabilmek için zıplarken yeni takım elbisesi ile çamura düştüğünü "ne günlerdi" diyerek anlatır. İbrahim öğretmen hava kararınca bir yere giderken, evlerin yanından geçerken, bazı öğrencilerin kandil veya mum ışığında derslerini yaptıklarını büyük bir gururla söylüyor. "Çok iyiydi öğrencilerim." diyor. Ben de katılıyorum, öğretmenimize. 1940'lardaki 101 sayfalık okul kütüğüne baktığımızda toplam 250 öğrencinin 35' inin doktor, mühendis, öğretmen, ebe-hemşire olduğunu görüyoruz. Bu da bize öğretmenlerimizin ve insanlarımızın eğitimi ne kadar ciddiye aldıklarını gösteriyor.
Perşembe denilince akla ilk olarak Cevat ÖZYURT gelir. Memleketin kalkınması için bir şeyler yapmayı hep amaç edinmiş kişilerin başında gelir. Perşembe'de ne yana bakılsa hep Cevat ÖZYURT'un eserleri ile karşılaşılır.1963'de muhtar olunca ilk işi elektiriği Perşembe'ye getirmek oldu. Bununla ilgili olarak Sami ÖZYURT, Muharrem BOSTANCI ve Cevat ÖZYURT'un Ankara'da ve Ankara yollarında çekilmiş fotoğrafları vardır. Perşembe'nin çamurdan kurtulup yollara taş döşenmesi 1963 yıllarında başlar. Belediye binasını, muhtarlık binası olarak yaptırılmıştır.1970'li yıllarda her köşe başında çeşme bulunurdu. Sular, Yazıbaşı Köyü Demirciler Mahallesi ile Kürekçiler Mahallesi'ndeki yerlerden borularla kaynaklardan akarak gelirdi. Perşembe Belediye parkı, hayvan pazarı (Ganara), Minibüs durağındaki camiye doğru sıralı dükkânlar, Ali SARIOĞLU, Şevket KEÇECİ ile Mustafa SARIOĞLU'nun dükkânları, Mezbahâne, su deposunun yapılması, muhtarlık zamanında alınan araçlar, Perşembenin bugünkü alt yapısı, bankanın Perşembe'ye gelmesi, okulların yapılmasında birinci derecede emek sahibidir. 1980 sonrası Perşembe çevre (arka) yolları Karakol Komutanı Osman Başçavuşla, Cevat ÖZYURT tarafından açılmıştır. 1925 Çaycuma doğumludur. Kendisi marangoz ustasıdır. Çok yönlü, ileriyi görebilen, hoşgörülü, düşündüğünü uygulayabilen, yeniliğe açık, her şeyden önemlisi dürüst ve toplum insanıydı. Muhtarlığın kıt imkânlarıyla birçok eser meydana getirmesi bunların kanıtıdır. 10 Aralık 1989'da vefat etmiştir.

         Perşembe Çaycuma'ya 10, Zonguldak il merkezine 50 km uzaklıktadır. Dış ulaşım Çaycuma-Bartın karayolundan sağlanmaktadır. Bunun dışında ise beldenin güneyinden geçen 30 metre genişliğindeki yeni karayolu da rahat ulaşım sağlamaktadır.

(Kaynak. Olcay ÖZYURT)

İLETİŞİM

Adres:
PERŞEMBE BELDESİ MERKEZ MAH. ATATÜRK CAD. ŞEHIT ASTSUB. SALIM UÇAR ILKOKULU BLOK NO 77 ÇAYCUMA / ZONGULDAK


Telefon
(372) 638 6345


e-Posta Göndermek İçin Tıklayın